Hangi Saça Hangi Fön Fırçası?
Herkesin Saç Hikâyesi Farklıdır
Kayseri’nin sabahları… Soğuk, sert ama bir o kadar da taze. Hava, şehrin taş sokaklarına düşen ışıkla uyandığında, ben de her sabah gibi aynada gözlerimi açıyorum. Bugün saçlarımın nasıl olacağına karar vereceğim. Her sabah, bazen keyifle, bazen hayal kırıklığıyla yüzleştiğim bir rutin var. Ama bu sabah farklı; biraz daha heyecanlıyım. Çünkü hangi fön fırçasını kullanacağım sorusu beni bu kez gerçekten heyecanlandırıyor.
İlk Karar: Saçın Ruh Halini Yansıtan Fön Fırçası
Kayseri’de yaşamın hızlı ritmine uymaya çalışırken, saçlarım da bana eşlik ediyor. Saçlarımın her biri, ruh halimin bir parçası gibi. Dün yağmurlu bir gündü, saçlarımın düz ve sakin olmasını istedim. O yüzden klasik, yuvarlak uçlu fön fırçası tercih ettim. Bu fırça, her zaman bana güven verir. Onunla yaptığım her şekil, bana kaybolmuş duygularımı biraz daha bulmuş gibi hissettirir. Saçlarım düz, akıcı ve sadece birkaç dakikada yapılabilen basit bir şekil almıştı.
Ama bu sabah… Hayatımda bir şeyler değişiyor gibi hissediyorum. Biraz daha cesur olmalı ve daha hacimli bir saç istiyorum. Gözlerim aynada yeni bir yol arıyor. O an, dolabımın köşesinde bekleyen büyük yuvarlak fön fırçası gözümü alıyor. Bu fırça, benim için sadece bir alet değil, aynı zamanda bir tür özgürlük sembolüdür. Onu her elime aldığımda, biraz daha kendime güveniyorum, biraz daha cesur oluyorum. Bugün, belki biraz kaybolmuş hissettiğim bir dönemde, biraz da umutla saçlarımı şekillendirmek istiyorum.
Yavaşça Fön Fırçasına Dokunurken…
İlk başta biraz korktum. “Acaba saçlarım çok kabarır mı?” diye düşündüm. Kayseri’nin soğuk havası saçlarımdan umduğum gibi parlak değil, hep hafif elektrikli ve dalgalı kalıyordu. Ama bugün, bambaşka bir şey hissediyorum. Fön fırçasını başımın üst kısmına yerleştirdim ve yavaşça fönü başlatmaya başladım. Saçlarım her bir ısı dalgasıyla daha hacimli ve doğal bir şekilde şekil alıyor. İçimden bir ses, “İşte bu! Kendini buluyorsun,” diyor. O an, sadece saçlarım değil, hayatımda bir şeyler de şekil alıyordu. Saçlarım büyürken, ben de büyüyordum.
Hayal Kırıklığıyla Göz Göze
Ama sonra… o an, biraz zorlanmaya başladım. O büyük yuvarlak fön fırçası, her ne kadar hacim sağlasa da, bazı bölgelerde istediğim gibi sonuç vermiyor. Bir türlü istediğim o mükemmel bukleleri yakalayamıyorum. Saçlarım her bir telde biraz daha dağınık ve kontrol edilemez hale geliyor. Bir anda hayal kırıklığı beni sarmaya başlıyor. “Acaba doğru fön fırçasını seçemedim mi?” diye düşünürken, o an fark ediyorum: Belki de doğru fön fırçasını bulmak, sadece bir saç meselesi değil. Bu, bana her zaman güvensiz hissettiren o anların ta kendisi. Ama ben, bu sefer pes etmiyorum.
Bir Türlü Olmayan O Mükemmel Saç
Sonunda kararımı veriyorum. Fön fırçasının yuvarlak uçlarından birini daha az kullanarak, saçlarımı doğal şekilde kurutmaya başlıyorum. Kabarmamış, doğal ve bir o kadar da hacimli. Sonunda, tıpkı istediğim gibi değil, ama bana daha yakın bir şekilde şekillendirilmiş saçlarım bana göz kırpıyor. Gülümseyerek aynaya bakıyorum. Mükemmel değil belki ama beni yansıttığını fark ediyorum. Her fön fırçası, bir tercih. O tercihlerin her biri, bizi biraz daha biz yapıyor. Kimse bir başkasının saçını, onun yaşadıklarını, ruh halini tam anlamıyla taşıyamaz. Bunu fark ettiğimde, saçımın hacmi değil, içimdeki sesin bana ne söylediği daha önemli oluyor.
Sonuç Olarak
Bir fön fırçası, basit bir araç gibi görünebilir. Ama o kadar çok duyguyu taşıyor ki… Heyecanı, hayal kırıklığını, umutları. Kayseri’nin bu soğuk sabahında, ruhumun yansıması olan saçıma dokunurken, hayatın ne kadar basit ve karmaşık olduğunu bir kez daha anlıyorum. Çünkü hangi saça hangi fön fırçasının uygun olduğu, yalnızca bir stil meselesi değil; aynı zamanda içinde yaşadığımız dünyaya, anın duygusuna da bir yanıt.