İçeriğe geç

Allaha hamd etmek ne demek ?

Allah’a Hamd Etmek Ne Demek? Bir Hikâyenin İçinde Saklı Cevap

Bugün sana bir hikâye anlatmak istiyorum. Öyle büyük mucizelerle dolu bir hikâye değil bu… Sessiz, sade ama içinden geçen herkesin kalbine dokunacak türden. Çünkü bazen en derin anlamlar, en sıradan günlerin içinde saklıdır. Ve bazen “Allah’a hamd etmek” dediğimiz o büyük söz, bir insanın hayatındaki en küçük anlarda yankılanır.

Bir Sabahın Sessizliğinde: Selim’in Düzeni

Selim, mühendis bir adamdı. Hayatı planlıydı; neyi, ne zaman yapacağını bilirdi. Her şeyin bir çözümü olduğuna inanırdı. Onun için dua bile bir stratejiydi — net, hedefe yönelik. “Allah’ım, şu olsun, bu düzelsin” derdi genelde. Hamd etmek? O kısmı pek düşünmezdi. Ona göre başarı çabayla gelirdi; şükür, sadece sonucu alınca söylenirdi.

Bir sabah işe giderken arabası yolda kaldı. Geç kalmıştı, önemli bir sunumu vardı. Direksiyon başında sinirlenip “Neden şimdi?” diye söylendi. Tam o sırada, yanındaki kaldırımdan geçen yaşlı bir amca ona gülümsedi ve “Oğlum, belki de seni koruyordur.” dedi. Selim irkildi. Aracın arkasında bir kaza olmuştu. O an, içinden bir ses “Hamdolsun.” dedi. Planın değil, takdirin işlediğini o gün fark etti.

Zeynep’in Hikâyesi: Hamdın Kalpten Gelen Sesi

Zeynep ise hemşireydi. İnsanlara dokunarak yaşayan, kalbiyle gören bir kadındı. Hayatında çok zorluk yaşamıştı ama kimseye belli etmezdi. Her sabah işe giderken aynaya bakar ve “Elhamdülillah, bir gün daha” derdi. Onun için hamd, sadece teşekkür değil; nefes almak, sevmek, var olmak demekti.

Bir gün yoğun bakımda küçük bir çocukla ilgileniyordu. Çocuğun ailesi perişandı, umut neredeyse tükenmişti. Zeynep, onların yanına oturdu ve sadece şunu söyledi: “Bazen Allah’a hamd etmek, ‘iyileştir’ demek değildir; ‘Sen bilirsin’ demektir.” O çocuk birkaç gün sonra mucizevi şekilde toparladı. Ailesi ağlayarak Zeynep’e teşekkür ettiğinde, o sadece başını kaldırdı: “Hamd olsun.”

İki Farklı Yol, Aynı Gerçek

Selim akılla, Zeynep kalple yaklaşmıştı hayata. Biri çözüm odaklıydı, diğeri ilişki odaklı. Ama ikisi de aynı yere varmıştı: Allah’a hamd etmenin aslında teslimiyet olduğunu anlamışlardı. Hamd etmek, sadece “teşekkür” demek değildi; “Ben anlamasam da Senin hikmetine güveniyorum” demekti.

Hepimizin hayatında Selim gibi kontrol etmeye çalıştığımız, ya da Zeynep gibi sadece hissederek yaşadığımız dönemler olur. Ama “Allah’a hamd etmek” dediğimizde, aslında bu iki dünyanın ortasında dururuz. Ne tamamen akılla, ne tamamen duyguyla… Tam bir dengeyle.

Hamd Etmek: Sınavda da, Sevinçte de

Bir insanın “Hamdolsun” demesi, sadece güzel şeyler olduğunda kolaydır. Ama gerçek hamd, fırtına varken söylenendir. Çünkü o zaman insan, sonuçlara değil, anlamlara odaklanır. Allah’a hamd etmek, “neden”leri bırakıp “niçin”lere yönelmek gibidir. Hayatın kontrolünü elinde tutamadığını ama güvenle teslim edilebileceğini bilmektir.

Selim, o günden sonra her başarısında, her başarısızlığında “Hamdolsun” demeyi öğrendi. Zeynep, her hastasını kaybettiğinde bile “Belki bu da bir rahmettir” diye fısıldadı. İkisi de aynı gerçeği buldu: Hamd etmek, başına geleni kutsamak değil; başına gelenin ardındaki hikmeti görmeye çalışmaktır.

Son Söz: Hamd, Hayatın Nabzıdır

Hayat, bazen cevap vermez. Bazen yollar kapanır, bazen beklenmedik mucizeler olur. İşte tam da o anlarda “Allah’a hamd etmek”, insanı karanlığın içinden ışığa çıkaran köprüdür. Çünkü hamd, her şey yolundayken değil; yol bozulduğunda da “Ben razıyım” diyebilmektir.

Peki sen en son ne zaman, sadece kalbinden gelen bir huzurla “Hamdolsun” dedin? Belki farkında olmadan, senin hikâyen de Selim’in ya da Zeynep’in hikâyesine benziyordur. Ve belki de, bu satırları okurken bile, içinden bir ses fısıldıyordur: “Elhamdülillah.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
vdcasino girişsplash