“Her Sakallıyı Baban Mı Sandın?” Ne Demek?
Ankara’nın soğuk bir sabahında, kahvemi yudumlarken, birden aklıma eski bir anı geldi. Çocukluk yıllarımdan biri. O zamanlar, ne kadar da küçükmüşüm ve her şey hakkında bir fikrim varmış gibi davranırdım. Gerçekten de her konuda hemen bir şeyler söylemek, bir şeylere müdahale etmek en sevdiğim şeylerden biriydi. Tabii ki, zaman geçtikçe ve hayatla tanıştıkça, bu kadar kolay değilmiş, fark ettim.
Bir gün, mahallede arkadaşlarla sokakta top oynuyorduk. O sırada, yoldan geçen bir adamın sakalı dikkatimi çekti. Sakallı adam, sokakta neşeyle yürürken, ben de hemen arkadaşlarıma dönüp, “Ya bak, çok ilginç bir sakalı var,” demiştim. Bir anda, annemden duyduğum bir cümle geldi aklıma: “Her sakallıyı baban mı sandın?” İşte o cümleyi ilk defa o zaman duydum ve tam olarak ne anlama geldiğini anlamadım. Ama o an, işte o cümleyi anlamaya başladım.
“Her Sakallıyı Baban Mı Sandın?” Ne Demek?
O cümleyi çocukken duyduğumda, sadece basit bir laf gibi gelmişti. Ancak büyüdükçe, aslında ne kadar derin ve anlamlı bir ifade olduğunu fark ettim. Türkçede sıkça kullanılan bu deyim, aslında oldukça önemli bir noktaya parmak basıyor: İnsanları başkalarına benzetmek, anlamadan yorum yapmak, ya da insanları gereksiz yere yakın hissetmek.
Bu deyim, genellikle birinin, tanımadığı birine gereksiz yere “yakınlık” göstermesi durumunda kullanılır. Örneğin, sokakta yürüyen, tanımadığınız biriyle aşırı samimi olmaya çalışmak veya çok fazla kişisel alan ihlali yapmak, işte tam da bu deyimin anlatmaya çalıştığı şeydir. Özellikle erkeklerin, tanımadıkları bir kadına aşırı ilgi göstermeleri, bu deyimin halk arasında sıkça kullanılmasına neden olan bir durumdur. Bir tür “büyük abilik” hissiyle, “sahiplenme” yaklaşımı da buna dahildir.
Benim de ilk zamanlarda kafamda canlanan bu örneğin bir benzeri, iş hayatındaki ilk yıllarımdan birine aitti. Ekonomi okumuş ve henüz iş dünyasına yeni atılmış bir genç olarak, farklı sektörlerde çalıştım. Bir gün, iş yerinde tanımadığım biri bir soru sordu, ben de gayri ihtiyari cevap verdim. Soru da basitti, ama yanıtım gereksiz yere uzun oldu. Sonrasında bir arkadaşım şakayla karışık, “Her sakallıyı baban mı sandın?” dedi. İşte o zaman, bu deyimi ne kadar yanlış anlamış olduğumu fark ettim. Cevap verirken çok fazla “büyüklük” taslamışım ve bu, gerçekten de çoğu zaman gereksiz olur. Deyim, o an işte tam da bunu anlatıyordu.
Gözlemlerimden Yola Çıkmak
Kayseri’deki küçük bir mahallede büyürken, komşuluk ilişkileri çok daha yoğundu. Herkes birbirine biraz daha yakındı. Tabii, bazen bu yakınlık, kötü niyetli olmasa da, kişisel alana saygıyı zedeliyordu. En sevdiğim komşumuz, Arif amca, her zaman sabahları gazeteyi alırken, “Nasılsın evlat?” diye sorar, bazen biraz fazla derinlemesine sohbet ederdi. O zamanlar çocuk olduğum için, bu fazla bir samimiyet gibi gelirdi. Ama büyüdükçe, insanları anlamanın bazen bu kadar karmaşık olduğunu fark ettim. İnsanlar, tanımadıkları birine samimi davranmak istediklerinde, bazen sınırı aşabiliyorlar. Ve işte o noktada, “Her sakallıyı baban mı sandın?” devreye giriyor.
İş Yerinde ve Sosyal Hayatta “Baban Mı Sandın?” Durumu
İş hayatında da “baban mı sandın?” durumlarıyla sıkça karşılaşıyorum. Sonuçta, verilerle uğraşan, rakamlarla boğuşan biri olarak, her zaman soğukkanlı olmak, sakin kalmak gerekiyor. Ancak bazen, daha deneyimsiz insanlar, çok fazla bilgiyle insanları sarmalayabiliyorlar. Çoğu zaman, bu aşırı bilgi verme durumu, insanı bunaltabilir. Örneğin, çok yakın hissettikleri birine, bilgi yükleyerek bir tür “otorite” hissetmeye çalışmak, sosyal hayatta da sıkça gördüğümüz bir şey. “Her sakallıyı baban mı sandın?” deyimi de, aslında buna işaret ediyor. Kişisel sınırları tanımak, insanları olduğu gibi kabul etmek, başkalarına karşı aşırı sahiplenici ve müdahaleci olmamaktır.
Sonuç Olarak
Ankara’nın yoğun sokaklarında yürürken, bazen bana yakınlaşan insanların bakışlarını daha dikkatli incelediğimde, o “her sakallıyı baban mı sandın?” dediği anları hatırlıyorum. Bu deyim, sadece kelimelerle değil, insana dair bir bakış açısını da değiştiren bir öğretidir. Yani, bazen “çok sahiplenici” olmamak, bazen insanları olduğunca serbest bırakmak gerekir. Hem iş dünyasında hem de sosyal hayatta, sınırları bilmek ve başkalarının da kişisel alanını korumak, gerçekten çok önemli. Ve belki de bu yüzden, bazen “baban mı sandın?” dediğimizde, aslında kendimize de bir sınır koyuyoruz, bir hatırlatma yapıyoruz.